Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı’nın gerçekleştirdiği “Kitap Söyleşi” programının bu seferki konuğu Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Çatlı oldu. Söyleşi, Çatlı hakkında yapılan tanıtım ile başladı ve aynı zamanda Çatlı’nın öğrencisi olan Dr. Burcu Değirmencioğlu tarafından idare edildi.
Değirmencioğlu beş yıldır Mehmet Çatlı’yı tanıdığını doktorasını hocanın desteği ile bitirdiğini, bahse konu kitabın bir doçentlik tezi olarak hazırlandığını belirttikten sonra beş soru yöneltti.
İlk soru, kitabın fikir olarak nasıl ortaya çıktığı ve yazım sürecinin nasıl gerçekleştiği ile ilgiliydi. Mehmet Çatlı bu soruya cevap vermeden önce “Kitap Söyleşi” programını hazırlayan kütüphane yetkililerine teşekkür etti. Çatlı, aslında aklımdaki kitap bu değildi, “Doğunun ve Batının Devleti” isimli bir kitap tasarlıyordum. Lakin 2020 Pandemi sürecinde yaşananlar bu kitabın ortaya çıkmasına vesile oldu. Ben, hep birlikte tecrübe ettiğimiz pandemi sürecini fırsata çevirenlerden oldum. Üniversiteye kapanarak gece, gündüz demeden çalışmak suretiyle sekiz ayda kitabı yayınlanacak hale getirdim.
Değirmencioğlu ikinci olarak kitapta yer alan “Dig-insa” Kavramını sordu. Bunu daha önce hiç duymadık, herhalde bu, literatüre sizin kazandırdığınız bir kavram. Dig-insa ile neyi kast ediyorsunuz, bu nasıl bir varlık biraz açarmısınız? Dedi.
Çatlı bu soruya şöyle cevap verdi. Dijital devlet, insandan “dig-insa”ya oradan da robotların hükümran olduğu bir yapıya ulaşmak işitiyor. Dijital Devletin mutlak hükümranlığına doğru giden bu süreçte insan, adeta dijital bağımlısı bir varlık haline getirilmek isteniyor. Bunda da belli bir merhale kat edildi. Dikkat ederseniz herkesin elinde bir telefon, o olmadan adeta yaşayamıyoruz. Günümüz insanı her bakımdan dijitalin kuşatması altındadır ve bir çeşit “Dig-İnsa”ya dönüşmüştür. Dig-insa, bütün bilgilerini ve yönelimlerini dijitalden alan, insanımsı bir türdür.
Devecioğlu üçüncü olarak, kitaptaki Devlet Teorisi’nin temel unsurlarını sordu. Mehmet Çatlı bu soruya “Devlet teorisi geniş bir litaratür üzerine oturmaktadır. Ancak bunu yine de temel ya da ana omurga şekline indirgeyecek olursak Modern Devlet, Küresel Devlet ve Küresel-Dijital Devlet olarak üç olgu üzerinden yürüdüğünü söyleyebiliriz. Devlet bahsi, egemenlik, ülke ve insan unsurları olmadan düşünülemez. Bu kitap doçentlik tezi de olduğu için biraz zorlandım. Çünkü hem akademik kurallara uymak ve hem de onu aşan hususları aynı anda dile getirmek gerçekten zor.” Diye cevap verdi.
Devecioğlu’nun dördüncü sorusu şuydu: “Aramızda Devlet Teorisi ile ilgili çalışma yapmak isteyenler olacaktır. Onlara tavsiyeniz nedir? Mehmet Çatlı bu soruya da şöyle cevap verdi. “Dijitalleşme bilgiyi yüzeyselleştirdi, lisans düzeyindeki öğrenciler kitabı ağır buluyor, ancak sözlük yardımı ile çözülebildiklerini söylüyorlar. Bu durumda kitap, yüksek lisans ve doktora seviyesindeki öğrencilere ve akademisyenlere hitap ediyor demektir. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Öğrenci arkadaşlar ilgi alanlarında mutlaka derinleşmenin bir yolunu bulmalıdırlar.”
Burcu Devecioğlu’nun son sorusu ise hazırlık aşamasında olan projeniz ya da projeleriniz var mı? oldu. Mehmet Çatlı “Bu kitaba başlamadan önce yarım kalan “Doğunun ve Batının Devleti” ve “Dijital Ekonomi Hukuku” üzerine yazmak düşüncesindeyim. Umarım bunda muvaffak olurum” diye cevap verdi.
Mülakat bittikten sonra, dinleyici soruları faslına geçildi. Bir dinleyici Çatlı’nın konuşmasında bahsi geçen “yapay zeka”nın insanın yerini alıp alamayacağını sordu. Çatlı, “Şu an böyle bir halin olması mümkün gözükmüyor. Çünkü bizim yapay zeka dediğimiz bir yazılımdan ibaret. Onu yazan da bir insan. Yani yapay zeka denen şey, insan tarafından kendisine yüklenmeyen herhangi bir işi yapamıyor. Bu yüzden kontrolden çıkması mümkün gözükmüyor” diye cevap verdi.